16 Ekim 2010 Cumartesi

12 Ekim 2010 Salı

26 Eylül 2010 Pazar

mektup

...kaldırımın üzerine vuran topuklarınız bana bir ağacın dalları gibi dallanıp budaklanarak yayılan,henüz üzerinde yürümediğim yolları düşündürüyor.Bende ilk gençliğimde yaşadığım bir saplantıyı uyandırdınız.Önümdeki yaşamı bir ağaç gibi düşünüyordum.Ona olasılıklar ağacı adını vermiştim .İnsan yaşamı ancak kısa bir süre bu şekilde görebilir .Yaşam sonra insana değişmez bir biçimde dayatılmış bir yol gibi , içinden bir daha hiç çıkılmayacak bir tünel gibi görünür.Bununla birlikte o eski ağacın görüntüsü içimizde silinmez bir özlem olarak kalır .Siz bana o ağacı anımsattınız ,ben de buna karşılık size onun imgesini aktaracak , onun büyüleyici mırıltısını duyuracağım.

30 Temmuz 2010 Cuma

ikisi arasındaki denge sendromu ve özdeşlik

16 Temmuz 2010 Cuma

YIKANMIŞ İNTİHAR NOTLARI








Pantolonunu ayağına geçirdi,pencereye gidip perdeyi araladı.Hava oldukça aydınlanmıştı.Tekrar yatağına uzandı ,akşamdan kalma midesi daha fazla ayakta durmasına izin vermedi.Yattığı yerden tavandaki lekeye baktı,salça lekesine benziyordu,lekenin nasıl oluştuğunu düşündü.Kısa sürede ilgisini kaybedip kafasını odanın hiç kullanmadığı köşesine doğru çevirdi.Bir süre öyle durdu ,yataktan kalktı. Gömleğini yavaş yavaş ilikledi. Yanına cüzdanını,arabanın anahtarlarını aldı.Aynada son bir kez kendine baktı. Evin kapısını anahtarı içeride bırakarak sakince kendine doğru çekti.Otele gidiyordu B.' yi almak için.B. uzun süredir görüştüğü,aralarında samimi bir dostluk oluştuğunu düşündüğü bir hayat kadınıydı. B. otelin önündeki durakta bekliyordu,hızlıca arabaya bindi.

-Solgun görünüyorsun.

-Malum vakti şaşmaz.

Gidicekleri yer fazla uzak değildi,şehrin biraz dışında ailesinden bir mülk kalmıştı ona.Daha önce hiç bahsedilmemişti ordan,belki de unutulmuştu.Ne olursa olsun uzun zamandır yapmak istediği bu iş için iyi bir fırsattı.İki saat boyunca hiç konuşmadan yola devam ettiler,ufak bir kasabayı geçtiler,çevreyi hatırlamaya başladığını düşündü. Çocukluğunda bir kere geldiğini sanıyordu annesiyle.Evet bu patikanın sonunda olmalıydı dedi içinden.Gerçekten de orda onu bekliyordu.Evin yanında durdular,arabadan indiler,anahtarları B.' nin eline bıraktı.

-İşte geldik !

-Evet.

Ağaçlar arasında kaybolmuş sıradan bir yazlık ev ,eski bir bataklık.Preslenmiş altın renginde yapraklar insan seslerini gizliyor . Mükemmel bir yer .Kapının yanında bir saniye kadar durdum.

  • Geliyor musun B. ?

  • Ha , evet .

  • İçeri girelim üşümüşsündür.

  • Biraz .

Kapıyı rutubetli tokmağından yavaşça tutarak açtım.Tek bir oda,yatak yoktu.İçeride çürümüş vücut tabakasını andıran bir koku vardı.İçeri girip çıkamayan,açlıktan ölen hayvanların marifeti olmalı.Duvarlarda kuru siyah küfü andıran lekeler zamanın altında kanamış bir bedeni andırıyordu.Bebekler için dönerek şarkı söyleyen oyuncaklar eski aciz bir havalandırma boşluğunun demirlerine asılmıştı.Korku filminden çıkmış bir melankoliyle açılan kapının rüzgarından sallanmaya başladı.

Ayağı kırık bir sehpa üzerinde sürekli bir saniye geriye gidip gelen eski bir saat,üzerinde kurumuş çamur tabakası olduğunu tahmin ettiğim tahta at, yarısı yırtılmış aile fotoğrafı,ufak kutular rastgele konulmuştu etrafa.

Fotoğrafı yerden aldım,üzeri tozluydu.Elimi ıslattım,tozları önce çamura dönüştürüp üzerinden attırdım.Bu onun fotoğrafıydı.Ne kadar uzun zamandır zihnimde dolaşıyordu yüzü, ne kadar başkaymış oysa .Ne kadar güzel,bir o kadar da mutsuz.Neden mutsuzduk bu kadar hatırlayamıyorum. Arkasını çevirdim, sadece Belle yazısı okunuyordu.Ben yazmıştım arkasına, benim el yazım ama ne yazdığımı ,ne zaman yazdığımı anımsayamıyorum.

  • Fotoğraftakiler kim ?

Tüm ailenin bir arada olduğu tek fotoğraf.Defalarca konuşmuştum zihnimde onlarla,tek tek suratlara baktım yavaşça.Annem ,babam ve Belle.Ailemi düşündüm,kötü bir çocukluk geçirmemiştim.İyi bir eğitim almamı sağlamışlardı.Gerçi bakıcımla geçiriyordum tüm zamanımı,o da altı yaşıma girdiğim gün balkondan düşerek varolmayı bırakmıştı.Sonra da yatılı okula gönderildim.Neden hayatımdaki tüm kadınlar terk etti beni.

  • Hiç yoktan bir mesele çıkartıp gitmişti bu fotoğraftan sonra.Yeni yağan bir karda ilk kez öpmüştüm onu.Tanımadığım, bir ad veremediğim o duygulardan utanmıştım.Sigara içiyordu tek parçalık gece elbisesiyle otururken.Mor ojeleri çatlamıştı.Bakışlarının yarısı koparak kaldırıma dökülüyordu.Birşeylerden yakınıyordu ama onu dinlemiyordum.

  • Eski karın mı ?

Yüksekçe bir yere geçip oturdum.Sigaramı yaktım.

  • Karım olucak kadar yaşamayı istemedi.

  • Üzüldüm.

B. bana birçok yönden Belle'i andırıyordu.Görünüş olarak değil ama davranışları, sanki oydu karşımdaki.

Etrafı karıştırırken çocukluğumdan kalmış,bekletilmiş bir anıyı tekrar canlandırdığımı hissettim.Gözlerimin önünde kaybettiğim insanların mutlu anlarını bir sinema gösterimi şeklinde izliyorum boş duvarda.Aklımın bir oyunu olmalı .Ama bundan rahatsız değilim.Ona ait hatıraları düşünmemek için uğraşıp durdum yıllardır.Başka insanların bedenlerinde onu aradım çaresizce.Tek yapabildiğim buydu o zamanlar.Neden benden vazgeçtiğini soramadım kendime.Onun her zaman irili ufaklı arı kovanları vardı, içine elimi sokmaya korktum hep.Hak veremediğim bir öfke duyuyorum sadece.

Sönmüş sigaramı tahta ata doğru fırlattım.Kenarda duran kutuyu açtım.İçinde hiç giymediğim takım elbisem ve boş bir çerçeve vardı.Kim getirmişti bunları buraya?

Küçük bir pencere vardı odada.Camı yarıya kadar kırılmış,kalan parçada hızla çarpan bir nesnenin yarattığı dalgalı çatlaklarla bulanmıştı,kırılan parça yerine eski bir Fransız gazetesi örtülmüştü.Adını göremedim gazetenin ama okuyabildiğim kısımda bir ölüm haberi vardı . İstemeden bir kahkaha aldı bedenimi,kısa bir süre güldüm. Camı açtım, içeri şehvetli bir rüzgar doldu.Kulaklarım uğuldadı sıkkınlıkla.Rüzgarı önlemek için pencereyi kapattım.B. içerdeki eşyalara bakıyordu merak ve tiksinmeyle.Kafasını bana doğru kaldırdı.

  • Bana ninemin evini anımsattı.O da böyle tek bir odada kaldı yıllarca.

  • Hala hayatta mı?

  • Hayır ,kanser onu aldı.

  • Kaç yıl oldu gideli.

  • Sekiz yıl oldu bu sene.

  • Üzüldüm.

  • Hayvanları çok severdi.Bahçede üç tane köpeği vardı.

  • Cinsi neydi köpeklerin?

  • Bilmem sokak köpeğiydi sanırım.

  • Çocukluğunu onunla mı geçirdin?

  • Evet annem çalışıyordu,ben ve kardeşime bakıyordu.Yemekleri çok kötüydü,yaptığı tatlılara limon koyardı tansiyonu çıkmasın diye, suratımızı ekşite ekşite yerdik.

  • Kardeşin ne yapıyor şimdi ?

  • İki yıl önce bar kavgasında vuruldu.

  • İrlanda barı olmalı.

  • Evet.

  • Çok içerdi , sorunları vardı sürekli, sonunda çözdü sanırım.

  • Ölümün bir çözüm olduğunu kabul ediyorsun o zaman.

  • Sadece kaderi kabul ediyorum.

  • Kaderi yönlendirebilirsin,bara giderek kardeşin bunu gerçekleştirdi.

  • Her zaman akıl oyunların hoşuma giderdi bu seferki hariç.

  • Biliyorum.

  • Bunu yapmak istediğinden emin misin André ?

  • Beni uzun zamandır tanıyorsun , ergen bir arzu değil bu .

  • Tek sorunun biraz fazla yalnız kalman olduğunu düşünüyorum.

  • Bir sorundan farklı.

  • Bir çıkışı yok mu?

  • Saf ve suçsuz olmanın beni kurtarabilmesi hoş olurdu.

  • Ama sana yeterli değil tüm sahip oldukların değil mi ?

  • Benim narsist bilimcim bebekliğinden uyanamadı.Üşümüyorum,acıkmıyorum,sevmiyorum .Nesnelere kapalı bir beden bu.

  • Bebekler korkmaz mı ?

  • Bebekler acımasızdır tek sahip olduğu duygu meraktır.Bende merak ediyorum

  • Neyi merak ediyorsun ki ?

  • Soluk alıp verme zorunluluğuna katlandığım bu bedenden kurtulduğumdaki gerçek özgürlük hissini.

  • Zaten özgür değil misin?

  • Bir böcek kadar bile değil.

  • Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun vazgeçmeni ne kadar istediğimi de.

B.'nin gözleri dolmaya başladı,beni bu kadar önemsediğini düşünmüyordum doğrusu.

  • Kemiksiz ellerini yüzüne götürmen beni daha iyi biri yapmayacak biliyorsun.

  • Düpe düz sapkın sınırlar taşıyan bu cinayete son vermelisin.

  • Tesadüf yasalarına uyup çürümemi seyretmek mi isterdin?

  • Sanırım.

  • Geç adet görmüş bir toplumun balistik kanunu bu.Her şeye rağmen derinlik ve basitlik, tüm görebildiğim bu artık.Tek kişilik bir zirve, tek kişilik bir uyku tulumu ,tek kişilik bir bilet sadece .

  • Sürekli kıyaslıyorsun. Doğduğun için mi tüm bu pişmanlık?

  • Bilmiyorum, bazen karıştırıyorum.

  • Anlamsız bir reddediş sözlerin ,mutlak bir felç ,TANRI aşkına !

  • Benim için haykırman hoş fakat manzara ve boşluk tek görebildiğim.

  • Kötü bir gerçekliktesin.

  • Takma elle yapılan masturbasyondan farksız bir tatsızlık görmüyorum ben.Gerçeklik dediğin bu mu?

  • Ben fazlasını arayan biri değilim biliyorsun.

  • Elle doldurulmuş bir çırpınış sadece.Beni terketmeyen bir kadınla veda etmek istiyorum, yolumdan vazgeçirmek yerine yanımda olur musun.

  • Peki.

  • Katettiğim yolu az çok hatırlıyorum. Kurtlanmış bir ânı yaşıyorum o gittiğinden beri .

  • Nasıl öldüğünü anlatır mısın ?

  • Anlatabilir miyim bilmiyorum.Ne zaman aynaya baksam umutsuz bir doğum sancısı hissediyorum.

  • Burada hiç ayna yok.Anlatır mısın ?

  • Fazla birşey yok zaten, karnında bir piç ''baba'' çığlıkları atarken elindeki namludan bedava yemek için birbirini ezerek çıkan kurşunların haykırışları,yere düşmeden pıhtılaşan kan tabakasında üç kişinin cesedi vardı .

  • Kendini ölü olarak saydığın ilk an sanırım.

  • Aslında ilk farkettiğim.

Ayağı kırık sehpanın altına tahta atı koydum ,yanımda getirdiğim kalın urganı sağlam bir şekilde düğümleyip havalandırma boşluğundaki demirlere taktım , beş dakikamı bile almadı.Sakin bir şekilde üzerine çıktım ,urganı boynumdan geçirdim,sıkılığını ayarladım,çıkardım.Herşey hazırdı.

  • Beni yalnız bırakmadığın için minnettarım sana.

  • Önemli değil ,keşke daha fazlasını yapabilsem.

Çevremde gördüğüm kirliliği hatırladım.Burda doğmuştum, tam sehpayı koyduğum yerde ufak bir yatak vardı.Acılar içinde terleyen annem beni kusmak için kıvranıyor,yalvarıyordu yaratıcısına.Nasıl böyle bir nefretle vücudundan bir mikropmuş gibi atmaya çalıştığı kan parçasını sonradan sevebildi anlayamıyorum,anlamak istediğimi de düşünmüyorum.Doğduğum ânı hatırlamak isterdim.Görüceğim şeyler karşısında verdiğim tepki ne olurdu acaba.Beyaz bir ışık , elleri kanlı bir ebe.Engellenemeyen bir rahatsızlık.Acele etmeden gömleğimin düğmelerini çözmeye başladım.Çıkartıp üzerinde böceklerin dolandığı zemine bıraktım.Pantolonumu, çoraplarımı ,ayakkabılarımı çıkardım, aynı yere koydum.Tamamen dünyaya doğduğum şekilde ve doğduğum yerdeydim.Uzun zamandır ilk defa bu kadar huzurlu hissediyorum kendimi.

  • Bundan önce kalbini kırdıysam affet.

  • Affedicek birşey olmadı,bana karşı iyiydin hep.Bu yaşamdan istediğin birşey olmalı ,herkesin bitmemiş birşeyleri vardır.

  • Tüm vücudu kırmızı çillerle kaplı bir kadınla şu an sevişmek ona bir çocuk bırakmak isterdim.

  • Bu bir soru mu yoksa davet mi?

  • Bu bir kışkırtma.Altı yaşında çocuğun çıplak bir bedenle değil içindeki iskeletle ilgilenmesi.

  • Anlıyorum seni isteksiz de olsam.

  • Bunu daha önce yapmalıydım sen de farkındasın.

  • Bunu yapamıcak kadar kendi derinle mumyalanmış durumdaydın.

İnsan hatırlamadığı birini özleyebilir mi.Bir deneyimi ya da anıyı.

Son on yıldır gördüğüm tek bir rüya var.Metroya gidiyorum ,tek başımayım.İstasyonda kimse yok.İçimde sürekli treni kaçırıcağımı düşündüren bir telaş var.Gelen tren tek bir yöne gidiyor ''21.Bulvar'' .Önümde yirmi istasyon var ,trene biniyorum kimse yok içerde.İstasyonlara gelinip kapı açıldığında elinde kanlı bir bıçakla içeri girmek için koşarak gelen bir evsiz görüyorum.Her yeni durakta trenin içi eskiden oturduğum evlerin iç mekanına dönüşüyor .Evsiz adam her giriş denemesinde kapı tam kapandığında yetişiyor ve giremiyor.Son durak.Kapı açılıyor,adam içeri sakin bir şekilde giriyor,Belle ile oturduğumuz evdeyiz şuan.Belle'nin sesini bile duyabiliyorum.Adam tam gözlerimin içine bakıyor.Gözlerinde kendi göz bebeklerimi görüyorum.Elindeki bıçağı tek bir hareketle kalbimden içeri batırıyor.Ölümün soğukluğunu hissediyorum,anlamsız bir haz yayılıyor tüm vücuduma.Çocukluğumda bile bir rüyada ereksiyon yaşadığımı hatırlamıyorum oysa.

  • Her şeye rağmen hazdan yoksunlaştırılmış bir rahimden çıktığımı düşünüyordum . Sadece o hazzı istiyordum ,gördüğüm bütün kadınlarla sevişiyor, önceden kestirilemeyen hayret ifadesiyle, üzeri zevkle ıslanmış bir rüyada dolanıyordum.

  • Aksini mi düşünüyorsun artık ?

  • Evet, sonunda o imgeyi buldum

  • Nedir o ?

  • Toprak ,toprak bana bu zevki vericek.Yüzümdeki damarlar çekildiğinde, isli kum tanelerinden şarkılar dolucak içime.

  • Son kez öp beni .Doğum günün kutlu olsun .

Kendi varlığımla zorlanmış mekanik bir piyesin sonuna geldim ,kullanamadığım her dakikayı başka bir yaşamdan çaldığımı düşünmeye tahammül etmeme gerek yok artık.Nefesimi tutarak sabitliyorum bedenimi,urganı geçiriyorum boynuma, son adımımı bir gülümseme eşliğinde atıyorum sehpanın üzerinden.

Boynumda siyah çoraplarının izleri beliriyor, hissediyorum.

-Kimse yok mu ?Belle ? Sana bir süprizim var.

-André sen misin?Neden elinde silah var?Tanrım hayır !

-Bakar mısın Belle olmuyor hala.

-André bağlayamadın mı şunu.Bir çocuk gibisin.

-Bu sefer bağladım ,boynuma takar mısın bir türlü öğrenemedim şu kravatı takmayı.

-Şimdi oldu artık hazırsın.

Yüzümdeki korkunç sis dağalıyor.

Bir çilek kokusu yayılıyor yarı açık vücudundan.


13 Temmuz 2010 Salı


ayrılıktan sonra kristalize edilmiş Brezilya milli marşı süzüldü yanaklarına

9 Temmuz 2010 Cuma

Alman Dada Belgeseli


Helmut Herbst - German Dada 1


Helmut Herbst - German Dada 2

Nadja


Nadja


Yönetmen Michael Almereyda'nın, Breton'un Nadja anlatısından esinlenerek çektiği 'Nadja' filminin fragmanı

27 Haziran 2010 Pazar

André Breton'un Kendi Sesinden 'Özgür Birlik' Şiiri



orman ateşi saçlı karım
ısı şimşeği düşünceli
kaplan ağzında susamuru belli karım
en iri yıldızlar demeti ağızlı, kokart ağızlı karım
ak toprak üzerinde ak sıçan izi dişli karım
amber dilli perdahlanmış cam dilli
kesilmiş kurban dilli karım
gözlerini açıp kapayan bebek dilli
inanılmaz taş dilli karım
çocuk elyazısı elifi kirpikli karım
kırlangıç yuvası kenarı kaşlı
kış bahçesi tavanı şakaklı, arduvaz şakaklı karım
cam buğusu şakaklı
şampanya omuzlu karım
buz altında kalmış yunus başlı, çeşme omuzlu karım
kibrit bilekli
rastlantı parmaklı kupa beyi parmaklı karım
kesilmiş saman parmaklı
zerdeva koltuk altlı karım
saint-jean gecesi ve kurt bağrı koltuk altlı karım
deniz köpüğü ve bölme kollu karım
değirmen ve buğday karışımı kollu
füze bacaklı karım
umutsuzluk ve saat makinası devinimli karım
mürver ağacı iliği baldırlı
baş harf ayaklı karım
anahtar demeti ayaklı, su içen gemi işçisi ayaklı karım
incili arpa boyunlu karım
val d'or boğazı boyunlu
sel yatağının ta içinde sözleşmek boyunlu karım
gece göğüslü
deniz tepeciği göğüslü
yakut postası göğüslü karım
çiğ altında gül görüntüsü göğüslü
günlerin açılan yelpazesi karınlı karım
dev pençe karınlı
dikey uçan kuş sırtlı karım
civa sırtlı
işık sırtlı karım
yuvarlanmış dövülmüş taş ve ıslanmış tebeşir enseli
ve biraz önce içilen bir bardağın düşüşü enseli karım
tekne kalçalı
avize ok tüylü kalçalı karım
ak tavus kuşu tüyü sapı kalçalı
duyulmaz dengeli
kumtaşı ve amyant kıçlı karım
kuğu sırtı kıçlı
bahar kıçlı karım
glayöl kasıklı
altın damarı ve ornitoresk kasıklı karım
yıllanmış bonbon ve yosun kasıklı karım
ayna kasıklı
islak gözlü karım
menekşe zırh takımı ve mıknatıs iğne gözlü karım
uçsuz bucaksız çayır gözlü
hapisanede içilecek su gözlü
hep balta altında kalan odun gözlü
su düzeyi gözlü, hava toprak ve ateş düzeyi gözlü karım

25 Haziran 2010 Cuma

Gölgede ıslanmış ruh kalıntılarının farkındalık sınırına teması

21 Haziran 2010 Pazartesi

Dadaizm




L'INSTANTANÉISME: DÜNÜ İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YARINI İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: 'ENTRECHATS' YAPIYOR.
L'INSTANTANÉISME: GÜVERCİN KANATLARI YAPIYOR.
L'INSTANTANÉISME: BÜYÜK ADAMLAR İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA BUGÜNE İNANIYOR.
L'INSTANTANÉISME: HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK İSTİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA YAŞAMA İNANIYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA SONSUZ HAREKETE İNANIYOR.

TEK HAREKET, SONSUZ HAREKETTİR.

INSTANTANÉISME, SÖYLEYECEK SÖZÜ OLANLAR İÇİNDİR.

BU BİR HAREKET DEĞİLDİR
BU SONSUZ HAREKETTİR!

Not: ENTRECHATS, bale dansçısının havadayken bacaklarını çapraz duruma getirmesine verilen isim.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Poe ve archétype deney

-Kedinin rahminde doğarken çürüme korkusu
-ovulmuş şişeden akan 4 kişilik kan
-Anlaşılmayan ölü harf
-Çatışılmış testosteron
-Düş protestosu

André Breton




OLMAK

Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kanadı yok
umutsuzluğun, akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada,
toplanmış bir sofrada kalayım demiyor. Umutsuzluk bu, o bir
sürü olayların dönüşü değil bu, tıpkı akşam karanlığında bir
karıktan öbürüne giden tohumlar gibi. Bir taşın üstündeki
yosun ya da su bardağı değil o. Kardan elenmiş bir gemi o, ya
da düşen kuşlara benzetebilirsiniz, ama kanlarının en küçük
bir kalınlığı yok. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Başa takılan süslerle çevrilmiş küçük bir şey o. Umutsuzluk o.
Kopçası bulunamayan inci gerdanlık, bir ipe gelmez, böyle bir
şey işte umutsuzluk. Gerisinden, ondan hiç söz etmeyelim.
Başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu. Saat dört sularında
avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da
yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından
umutsuzlanırım. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Yüreği yoktur umutsuzluğun, el umutsuzlukta hep soluk
soluğa kalır, umutsuzlukta kalır öyle aynalar, bize asla ölüp
ölmediklerini söyleyemezler. Beni büyüleyen umutsuzluğu
gördüm ben. Yıldızların türkü söyledikleri vakit gökyüzünde
uçan bu mavi sineği seviyorum. Şaşılacak, o uzun dolu
tanelerine benzeyen umutsuzluğu, o kendini beğenmiş o öfke
küpü umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum. Her gün
herkesler gibi kalkıyorum, kollarımı çiçekli bir kâğıda
uzatıyorum, hiçbir şeycikler hatırlamıyorum, ama hep
umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış güzelim
ağaçları görüyorum. Odanın havası davul tokmakları gibi
güzel. Zaman içinde zaman bu. Büyük çizgileriyle tanıyorum
umutsuzluğu. Bana bir sırık uzatan perdenin rüzgârı gibi o.
Böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi! Yangın var! Ah yine
geliyorlar... İmdat! İşte merdivenlere düştüler... Ve o gazete
ilanları, o kanal boyunca ışıklı reklamlar. Kum yığını, git, pis
kum yığını! Büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk. Bir
orman yapmaya giden angarya ağaçlar, bir gün daha yapmaya
giden bir yıldız angaryası, ömrümü uzatan bir angarya günleri
daha.


André BRETON

Kutara




dökülüyor sigara sarısından gözlerin yağmura
sırtında taşıyor yoldaki cesetler çocuklarımızı
körkütük dalda suçundan sallandırıcaklar beni
bakışsız bir soytarı geçer deniz kapılı odana
Girer içeri üstünü örter .
gözlerinde bir kedi doğuyor sabaha karşı
kırmızı bir tekerlek değerli taşların üzerinden dönüyor
ve seni bekliyor
kadifeden ateş bütün geceyi gizliyor
Perdeler soluklanıyor yine
dökülmüş devrik mevsim yeşili
kızarıyor duvarlarda
üstü balla kaplanmış çanlar vuruyor

17 Haziran 2010 Perşembe

Bireysel nevrotik diyalog


Kirrpiklerinin arasında beni doğurdunduğun anlarda

yaşın

on beşti

yıkanmış intihar notlarını çekmecene kaldırdığında

yaşın

vücudunda büyüyordu

kısırlığının fotoğrafını Freud 'a mail attığında

yaşın

sonlarındaydı bir şeylerin

Bakışlarını çantana atıp uğurladığında hayaletini

yaşın

benimkinden birkaç eksikti

uyumsuz bedenime uzattığında bacaklarını

yaşın

Bir kadını hamile bırakacak kadar yoğundu

bir anı ararken uykusuzca bir yaş daha küçüldük


13 Haziran 2010 Pazar

çatlamış bir ayna şablonlaşmış bir bedenin adet dönemini yansıtır

6 Haziran 2010 Pazar



çocukluk anıları
sentetik metal tadında bayat besin kaynağı

4 Haziran 2010 Cuma




eskimiş orgazmlarınız uygun fiyata alınır

küçük bir sokakta raslantı umuyorum yine

yürüyorum duvarları yakarak

tenha aydınlıkta bir devlet var kutudan

yine o aynı yerde

sanki ordan çıkmış dünyaya

severim aslında

çocukluğumun sesini çalan o ihtiyarı

yine çok acısı olmalı yine çok sızmış yine çok hayatsız

titreyen bakışları yine acı bir senfoniyle soluklanıyor yine

elbiseleri birçok ölüm şekli gibi sade yine

birçok -dünyaya- -küçük gelen- insan gibi olmamış aksak bir ihtiyar o

severim ama yinede

ayak bileklerine kadar dolu kesikleri

kangrenle sevişen vücudu

ona ait en azından

bir fahişe iniyor arabadan

gülümsüyor

uzuyor bacakları mutsuz

bir adımda geçiyor sokağı

oturuyorum

sanki yıllardır yürüyor gibi yorgun

uyuyarak uyanıyorum kendi kayboluşumdan

kimse yok bu tenha aydınlıkta yine tek başımayım

tek sahip olduğum son şans iğnem

2 Haziran 2010 Çarşamba


-gelebildin
-evet
-geç kaldın
-kayboldum bir adda
-farkındayım
-biliyorum
-bir ses
-zannetmem
-fısıltın bağırıyor sanki
-sönmüştü oysa
-sonu yakalayan bir ilkti belki
-belki
-nasılsın
-sessizliği kanatıyorum tek yapabildiğim
-dayan
-bir umutsuzluğum ben vazgeç
-hayır
-aşk çürüdü - üzerinde bu cılız otlar var artık
-.....
-gözlerinde yol lekesi var biliyorum
-kazımıştım oysa
-önemli değil
-tanısan seversin
-saat kaç
-herşey şaraba dönüştü az önce
-her akşam yeni bir kırmızı bu toprak
-toprak
-geç olmuş gitmelisin
-evet
-gelicekmisin tekrar
-eylülün ilk günü her sene olduğu gibi
-görüşürüz sevgilim


ne zaman dokunsam o tuşa
ölüm fermanına başlıyor rüzgar
sessizliğimle boğuyorum
nefes almaya çalışan - yaşamı için savaşan zamanı
kıvranıyor ellerimde
ne fayda
İyi bir katilim
acımasız
Kurtuluşum sonu oluyor
Bırakıyorum ölümün soğukluğuna
tıpkı diğerleri gibi
Bir hiç uğruna
Bencilliğim uğruna
Fotoğraf yitişin adı oluyor sadece
sürünüyor eksikliğim
Her perde bir kaos
yanılsama
kayboluş







30 Mayıs 2010 Pazar

o gece kendi kefenini örtmeye çalışan bedenlerin partisindeydim

29 Mayıs 2010 Cumartesi

27 Mayıs 2010 Perşembe

Red Emma Speaks



-Tanrıya inanıyor musunuz , Bayan Goldman ?
-Hayır efendim ,inanmıyorum.
-Yeryüzünde yasalarını kabul ettiğiniz herhangi bir hükümet var mı?
-Hayır efendim,hepsi halka karşıdır.
-Yasalardan hoşlanmıyorsanız,bu ülkeyi neden terk etmiyorsunuz?
-Nereye gideyim?Yeryüzünün her yerinde yasalar yoksullara karşı.Bana cennetede gidemiyeceğimi söylüyorlar.Bende gitmek istemiyorum zaten.





24 Mayıs 2010 Pazartesi

rüyamda


martıların manyak kahkahalarıyla uyandım o sabah
martılar çok küstahtı
uçtum ordan

sevgili bayan sizi bu hallere düşüren talih nedir







19 Mayıs 2010 Çarşamba





afyon ruhu gibi baygın mahalleden geçerken
ne zaman çıksam o yokuşu
zinciri atıyor zamanımın
uzanıyorum bacaklarına
tek bir sayfam var doldurmak için seni
nefesin dokunuyor saçlarıma
gölgende uyumak ne güzel fahriye abla

orgazm tarifi

Tek sarılmalık boşluğunuzu dolduracak enfes tarif

-bir avuç terkedilmiş topraklarda sararmış , girip çıkmaya alışık , çürümüş kadın siluletlerinde mastürbasyon yapılmış takma çükü alıyoruz .
-Takma çükün üzerine uğradımız tecavüzlerin sayılarını yazıyoruz
-Naaman* adındaki cellatın güzel ellerinde midemizin kaldırıcağı kadar ufalıyoruz.
-Yapıcağımız karışımı koymak için bardan bir içki ısmarlanıp eve götürülen kadının çantasının içinde bulunan para karşılığında alınabilecek değerde bir bardak lazım.
-Bunun için iki farklı kum alıyoruz .Bu kumlardan birini avcılar sahilinden diğerinide Çeşme sahilinden almanız gerekiyor .
-evettttt kumları tedarik ettik .
-Kumları karıştırıyoruz ,fırına veriyoruz ve güzel bir kadeh elde ediyoruz. Böylece yok ben zenginim benim orgazmım bin volt olmalı gibi muhabbetlerden kurtulup eşit bir boşalma yaşamanızı garantiye almış oluyoruz .
-Evde de bulabiceğiniz üç adet viagrayı alıyoruz .
-Fazla güç kullanmadan basit bir şehir elektriğine eş değer kuvvetle toz haline getirip bardağımızın içine koyuyoruz.
-eveeeet nerdeyse hazır.Şimdi kısa bir reklam



-Nerde kalmıştık ha evet
-Bakir bir parşömen kağıdından üretilmiş tutucu bir yayın evinden herhangi bir kitap alıyoruz.
-Belden yukarı vurmanın, belden aşağı vuruşmaya olan informel etkisinin bulunduğu sayfayı açıyoruz .
-Elinizi sexsüel duygulardan arındırıp hızlıca hareket ettirmelisiniz aksi halde kitap eriyip rahminize yapışabilir.
-Kağıdı altı yaşınızdan kalmış amcanızın sizi sıkıştırdığı ses çıkaramadığınız anki utançla güzelce yırtıyoruz ,bardağımıza koyuyoruz.
-Herhangi bir ortamdan yürütülen bir çakmakla bakkalın önüne geçilip ufak kalça hareketleriyle bir sigara yakılıp cezbedildikten sonra içeri girip alınan veresiye erzağın içindeki kibritle hazırladığımız bardağın içine koyduğumuz malzemeleri yakıyoruz.
-İyice söndükten sonra belimiz kadar ince parmağımızı korkmadan daldırıyoruz .Tadına bakıyoruz.Aynaya bakıyoruz göz bebeklerimiz küçülmüş yukarı baktığımızda şeffaf insanlar görmeye başlıyoruz .
-Sizi engelliyicek hiçbirşey yok artık özgür bir orgazm keyfini yaşıyabilirsiniz.

*Naaman:ibranicede yumuşaklık.







15 Mayıs 2010 Cumartesi

'

Statik fırın

7/24 delilere servis yapılır

11 Mayıs 2010 Salı

5 Mayıs 2010 Çarşamba

ankart

3 Mayıs 2010 Pazartesi

ev




ruh ikizimi buldum dün gece
barın kenarında duruyordu
evine gittik
kirası benimkinden ucuzdu
bir cepheside sahile bakıyordu
birer cigara sardık
ardından balkona çıktık
arkasını döndüğünde,
bir tekme
kimse görmeden
balkondan aşağı

evin adamı




tak tak tak tak tuk tıp dok pork çat
- zooooort-
pat çut tap pıp purt
-haark tuhhhh- tak tuk
- çaaaat küüt-

hoşgeldin

tat

tatlı alırmıydın ?

ekin zamanı






vücut saksında yetiştirdin bu pamuğu , vakti geldi budamanın
parçala
tohumlarını bırak arkanda,
...panik arttı
duvarda orak izleri
beşikte ses var artık.
gül son kez ürününe
son bir kez daha