27 Haziran 2010 Pazar

André Breton'un Kendi Sesinden 'Özgür Birlik' Şiiri



orman ateşi saçlı karım
ısı şimşeği düşünceli
kaplan ağzında susamuru belli karım
en iri yıldızlar demeti ağızlı, kokart ağızlı karım
ak toprak üzerinde ak sıçan izi dişli karım
amber dilli perdahlanmış cam dilli
kesilmiş kurban dilli karım
gözlerini açıp kapayan bebek dilli
inanılmaz taş dilli karım
çocuk elyazısı elifi kirpikli karım
kırlangıç yuvası kenarı kaşlı
kış bahçesi tavanı şakaklı, arduvaz şakaklı karım
cam buğusu şakaklı
şampanya omuzlu karım
buz altında kalmış yunus başlı, çeşme omuzlu karım
kibrit bilekli
rastlantı parmaklı kupa beyi parmaklı karım
kesilmiş saman parmaklı
zerdeva koltuk altlı karım
saint-jean gecesi ve kurt bağrı koltuk altlı karım
deniz köpüğü ve bölme kollu karım
değirmen ve buğday karışımı kollu
füze bacaklı karım
umutsuzluk ve saat makinası devinimli karım
mürver ağacı iliği baldırlı
baş harf ayaklı karım
anahtar demeti ayaklı, su içen gemi işçisi ayaklı karım
incili arpa boyunlu karım
val d'or boğazı boyunlu
sel yatağının ta içinde sözleşmek boyunlu karım
gece göğüslü
deniz tepeciği göğüslü
yakut postası göğüslü karım
çiğ altında gül görüntüsü göğüslü
günlerin açılan yelpazesi karınlı karım
dev pençe karınlı
dikey uçan kuş sırtlı karım
civa sırtlı
işık sırtlı karım
yuvarlanmış dövülmüş taş ve ıslanmış tebeşir enseli
ve biraz önce içilen bir bardağın düşüşü enseli karım
tekne kalçalı
avize ok tüylü kalçalı karım
ak tavus kuşu tüyü sapı kalçalı
duyulmaz dengeli
kumtaşı ve amyant kıçlı karım
kuğu sırtı kıçlı
bahar kıçlı karım
glayöl kasıklı
altın damarı ve ornitoresk kasıklı karım
yıllanmış bonbon ve yosun kasıklı karım
ayna kasıklı
islak gözlü karım
menekşe zırh takımı ve mıknatıs iğne gözlü karım
uçsuz bucaksız çayır gözlü
hapisanede içilecek su gözlü
hep balta altında kalan odun gözlü
su düzeyi gözlü, hava toprak ve ateş düzeyi gözlü karım

25 Haziran 2010 Cuma

Gölgede ıslanmış ruh kalıntılarının farkındalık sınırına teması

21 Haziran 2010 Pazartesi

Dadaizm




L'INSTANTANÉISME: DÜNÜ İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YARINI İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: 'ENTRECHATS' YAPIYOR.
L'INSTANTANÉISME: GÜVERCİN KANATLARI YAPIYOR.
L'INSTANTANÉISME: BÜYÜK ADAMLAR İSTEMİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA BUGÜNE İNANIYOR.
L'INSTANTANÉISME: HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK İSTİYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA YAŞAMA İNANIYOR.
L'INSTANTANÉISME: YALNIZCA SONSUZ HAREKETE İNANIYOR.

TEK HAREKET, SONSUZ HAREKETTİR.

INSTANTANÉISME, SÖYLEYECEK SÖZÜ OLANLAR İÇİNDİR.

BU BİR HAREKET DEĞİLDİR
BU SONSUZ HAREKETTİR!

Not: ENTRECHATS, bale dansçısının havadayken bacaklarını çapraz duruma getirmesine verilen isim.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Poe ve archétype deney

-Kedinin rahminde doğarken çürüme korkusu
-ovulmuş şişeden akan 4 kişilik kan
-Anlaşılmayan ölü harf
-Çatışılmış testosteron
-Düş protestosu

André Breton




OLMAK

Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu. Kanadı yok
umutsuzluğun, akşam vakti deniz kıyısında bir taraçada,
toplanmış bir sofrada kalayım demiyor. Umutsuzluk bu, o bir
sürü olayların dönüşü değil bu, tıpkı akşam karanlığında bir
karıktan öbürüne giden tohumlar gibi. Bir taşın üstündeki
yosun ya da su bardağı değil o. Kardan elenmiş bir gemi o, ya
da düşen kuşlara benzetebilirsiniz, ama kanlarının en küçük
bir kalınlığı yok. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Başa takılan süslerle çevrilmiş küçük bir şey o. Umutsuzluk o.
Kopçası bulunamayan inci gerdanlık, bir ipe gelmez, böyle bir
şey işte umutsuzluk. Gerisinden, ondan hiç söz etmeyelim.
Başlamışsak bitiremeyiz umutsuzluğu. Saat dört sularında
avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da
yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından
umutsuzlanırım. Büyük çizgileriyle tanıyorum umutsuzluğu.
Yüreği yoktur umutsuzluğun, el umutsuzlukta hep soluk
soluğa kalır, umutsuzlukta kalır öyle aynalar, bize asla ölüp
ölmediklerini söyleyemezler. Beni büyüleyen umutsuzluğu
gördüm ben. Yıldızların türkü söyledikleri vakit gökyüzünde
uçan bu mavi sineği seviyorum. Şaşılacak, o uzun dolu
tanelerine benzeyen umutsuzluğu, o kendini beğenmiş o öfke
küpü umutsuzluğu büyük çizgileriyle tanıyorum. Her gün
herkesler gibi kalkıyorum, kollarımı çiçekli bir kâğıda
uzatıyorum, hiçbir şeycikler hatırlamıyorum, ama hep
umutsuzluğun yardımıyla o geceden koparılmış güzelim
ağaçları görüyorum. Odanın havası davul tokmakları gibi
güzel. Zaman içinde zaman bu. Büyük çizgileriyle tanıyorum
umutsuzluğu. Bana bir sırık uzatan perdenin rüzgârı gibi o.
Böylesi bir umutsuzluk akla gelir mi! Yangın var! Ah yine
geliyorlar... İmdat! İşte merdivenlere düştüler... Ve o gazete
ilanları, o kanal boyunca ışıklı reklamlar. Kum yığını, git, pis
kum yığını! Büyük çizgileriyle önemli değil umutsuzluk. Bir
orman yapmaya giden angarya ağaçlar, bir gün daha yapmaya
giden bir yıldız angaryası, ömrümü uzatan bir angarya günleri
daha.


André BRETON

Kutara




dökülüyor sigara sarısından gözlerin yağmura
sırtında taşıyor yoldaki cesetler çocuklarımızı
körkütük dalda suçundan sallandırıcaklar beni
bakışsız bir soytarı geçer deniz kapılı odana
Girer içeri üstünü örter .
gözlerinde bir kedi doğuyor sabaha karşı
kırmızı bir tekerlek değerli taşların üzerinden dönüyor
ve seni bekliyor
kadifeden ateş bütün geceyi gizliyor
Perdeler soluklanıyor yine
dökülmüş devrik mevsim yeşili
kızarıyor duvarlarda
üstü balla kaplanmış çanlar vuruyor

17 Haziran 2010 Perşembe

Bireysel nevrotik diyalog


Kirrpiklerinin arasında beni doğurdunduğun anlarda

yaşın

on beşti

yıkanmış intihar notlarını çekmecene kaldırdığında

yaşın

vücudunda büyüyordu

kısırlığının fotoğrafını Freud 'a mail attığında

yaşın

sonlarındaydı bir şeylerin

Bakışlarını çantana atıp uğurladığında hayaletini

yaşın

benimkinden birkaç eksikti

uyumsuz bedenime uzattığında bacaklarını

yaşın

Bir kadını hamile bırakacak kadar yoğundu

bir anı ararken uykusuzca bir yaş daha küçüldük


13 Haziran 2010 Pazar

çatlamış bir ayna şablonlaşmış bir bedenin adet dönemini yansıtır

6 Haziran 2010 Pazar



çocukluk anıları
sentetik metal tadında bayat besin kaynağı

4 Haziran 2010 Cuma




eskimiş orgazmlarınız uygun fiyata alınır

küçük bir sokakta raslantı umuyorum yine

yürüyorum duvarları yakarak

tenha aydınlıkta bir devlet var kutudan

yine o aynı yerde

sanki ordan çıkmış dünyaya

severim aslında

çocukluğumun sesini çalan o ihtiyarı

yine çok acısı olmalı yine çok sızmış yine çok hayatsız

titreyen bakışları yine acı bir senfoniyle soluklanıyor yine

elbiseleri birçok ölüm şekli gibi sade yine

birçok -dünyaya- -küçük gelen- insan gibi olmamış aksak bir ihtiyar o

severim ama yinede

ayak bileklerine kadar dolu kesikleri

kangrenle sevişen vücudu

ona ait en azından

bir fahişe iniyor arabadan

gülümsüyor

uzuyor bacakları mutsuz

bir adımda geçiyor sokağı

oturuyorum

sanki yıllardır yürüyor gibi yorgun

uyuyarak uyanıyorum kendi kayboluşumdan

kimse yok bu tenha aydınlıkta yine tek başımayım

tek sahip olduğum son şans iğnem

2 Haziran 2010 Çarşamba


-gelebildin
-evet
-geç kaldın
-kayboldum bir adda
-farkındayım
-biliyorum
-bir ses
-zannetmem
-fısıltın bağırıyor sanki
-sönmüştü oysa
-sonu yakalayan bir ilkti belki
-belki
-nasılsın
-sessizliği kanatıyorum tek yapabildiğim
-dayan
-bir umutsuzluğum ben vazgeç
-hayır
-aşk çürüdü - üzerinde bu cılız otlar var artık
-.....
-gözlerinde yol lekesi var biliyorum
-kazımıştım oysa
-önemli değil
-tanısan seversin
-saat kaç
-herşey şaraba dönüştü az önce
-her akşam yeni bir kırmızı bu toprak
-toprak
-geç olmuş gitmelisin
-evet
-gelicekmisin tekrar
-eylülün ilk günü her sene olduğu gibi
-görüşürüz sevgilim


ne zaman dokunsam o tuşa
ölüm fermanına başlıyor rüzgar
sessizliğimle boğuyorum
nefes almaya çalışan - yaşamı için savaşan zamanı
kıvranıyor ellerimde
ne fayda
İyi bir katilim
acımasız
Kurtuluşum sonu oluyor
Bırakıyorum ölümün soğukluğuna
tıpkı diğerleri gibi
Bir hiç uğruna
Bencilliğim uğruna
Fotoğraf yitişin adı oluyor sadece
sürünüyor eksikliğim
Her perde bir kaos
yanılsama
kayboluş